SALİH PEYGAMBER


Burası, merkezi Ürdün’ün Petra kentinde bulunan Nebati bölgesi içerisinde eski Nebt (Nabataean) uygarlığının devamı. Aram dilini konuşan Nebatiler MÖ 2000 yılarında, geçmişte yemyeşil ancak bugün çöl olan bu bölgede bir zamanlar medeniyet tesis etmişler. Nebt tüccarlarının, çiftçilerinin, mühendislerinin ve zanaatkârlarının merkezi konumundaydı. Bu bölgede, kaya yontmaları, milattan önce birinci yüzyıla ait iyi korunmuş tek başına ya da grup halinde görkemli 131 adet mezar, o döneme ait kumaşlar, merhemler, resimler, yerleşim birimleri, pazar yerleri kanat denilen su kuyuları ve su kanallarına ait izler bulunmuş.
Buraya El Hicr (kayalı arazi anlamında) bölgesi deniliyor. 

Salih Peygamber’in kavmi Semud halkı, çöllerle kaplı olan Arabistan yarımadası gibi bir coğrafyada, Allah’ın verdiği yeşillikler içinde cennet gibi bir beldede yaşıyorlardı.

Kur’an’da Semud adı 26 yerde geçer. Semud kavmi ile ilgili Araf suresinde Salih peygamberden bahsederken dağlara evler oydukları belirtilir:
“Hatırlayın ki, Allah sizi Ad’dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O’nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin.” (Araf 47)
“Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.” (Hicr 82).


Ad ve Semud kavimleri ile ilgili başka ayetler:
“Ad’ı, Semud’u da helak ettik. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.” (Ankebut 38)
“Andolsun Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı. Ayetlerimiz onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı. Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı. Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.” (Hicr 80-84)

Putlara tapan, zulüm ve zorbalık yapan Semud Kavmi kendilerine doğru yolu gösteren Salih peygamberi de kaale almamış hatta efsaneye göre kayalardan bir dişi deve çıkarması istenmiş, kayalar arkasında gelen dişi deveyi kesmişler ve bu yüzden cezalandırılmışlardır. Bazı tefsirlere göre dişi devenin kesilmesi bereketin yolsuzluklara kurban (ziyan) edilmesini sembolize etmektedir.

“Semud kavmi, azgınlığı yüzünden yalanladı. En haydutları ortaya fırladığı zaman, Allah’ın elçisi onlara şöyle demişti: “Allah’ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun”. Fakat elçiye inanmadılar da deveyi devirip boğazladılar. Bunun üzerine, Rableri onların günahlarını kendi başlarına geçirdi de o yurdu dümdüz etti.” (Şems 11-14) 






















Bknz:Semud kavmi
http://eskikavimler.blogspot.com.tr/p/semud-kavmi.html

Azgınlıklarından dolayı Allahü Teâlâ onlara Sâlih aleyhisselamı peygamber olarak gönderdi :
« Biz Semûd kavmine kardeşleri Salih’i (gönderdik) » . 

Hz. Sâlih onları putlara tapmaktan men’edip azgınlıklarından sakındırdı. Onları imâna davet edip Hz. Nuh’un dinini tebliğ etti. Birçok kavim gibi Semud’un çoğu Sâlih peygambere isyan, azı imân etti : «Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin! Sen de ancak bizim gibi bir insansın » .

 Bütün hakaretlere rağmen Hz. Sâlih onları Tatlı dille imâna çağırdı ise de Semud peygamberini büyülenmiş yalancı ve büyüklenen diye itham etmeyi bırakmadı. Yüce Allah taşkınlıklarından dolayı Semud’un kadınlarını kısır bıraktı. Ağaçlar kuruyup meyve vermedi, hayvanlar yavrulamaz oldu. Bu durum karşısında Sâlih âleyhisselama hâkâret edip onu ölümle tehdit ettiler. Peygamberliğinin kanıtı için ondan bir mucize isteyip, mucize gösterdiği takdirce ona inanacaklarına söz verdiler. Kayadan bir deve meydana gelmesini istediler. Deve olmasını istedikleri kaya büyüyüp gebe bir deve sekline döndü. Devenin yavrulaması üzerine bazıları imân etti. Devenin memesinden akan sütten Semudlular kaplarını doldurdular. Sâlih aleyhisselam devenin kayadan çıkması üzerine kavmine: « Ey kâvmim, Allah’a kulluk ediniz! O Allah ki, sizin için O’ndan başka ibâdet edecek hiç bir ilâh yoktur. Onu kendi hâline bırakınız! Sakın ona bir fenalık etmeyiniz! Sonra sizi çok elemli bir azap yakalar. İşte su deve peygamberliğimin doğruluğuna bir delildir. Bu kuyunun suyunu nöbetle muayyen bir gün devenin içme hakkı vardır. Muayyen bir gün de sizin içme hakkınız vardır. Sakin bu deveye fenalık dokundurmayınız! Sonra sizi büyük bir günün azabı yakalar » . 

Ama Semudlular bunu dinlemeyip devenin ayaklarını kesip öldürdüler: «Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular» . Bu – iğrenç – işi başlarının Kudar bin Sâlif isimli 9 kişilik bir grup yaptı . Hz. Sâlih ile alay edip:’Eğer hakikaten peygamber isen bize vâd ettiğin azabı getir’ dediler : « Büyüklük taslayanlar dediler ki: ‘Biz de sizin inandığınızı inkar edenlerdeniz. Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Sâlih! Eğer sen gerçekten peygamberdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler» . Devenin bastığı yerden kan fışkırdığını, ağaçların yapraklarının kızardığını, kuyulardaki suyun kan kırmızısı, yüzlerinin sapsarı olduğunu gördüler ve birbirlerine haber verdiler. 

Allahü Teâlâ Sâlih âleyhisselama o beldeyi terk etmelerini ve bir şiddetli azabın geleceğini vahyetmesi üzerine Hz. Sâlih ve kendisine imân eden 4000 kişi ile birlikte orayı terk ettiler. Semudlular ın yüzleri ise kana boyanmış gibi kıpkırmızı, daha sonra da simsiyah oldu. Cebrail aleyhisselam onları bir sabah vakti sayha ile azablandırdı. Semud’un muhkem binaları bile kendilerini kurtarmadı ve onlar sayhanın şiddetinden hepsinin ödleri patlayarak helâk oldu: «(Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu! Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oldular » . Ancak birisi sayha’dan kurtulmuştu. Bunun ismi Ebû Rigâl isminde birisi idi. Ebû Rigâl Semûd’un helâk olduğu sırada Mekke-i Mükerremede Harem-Şerif’de idi. Bu sebepten dolayı ona musibetten bir şey isâbet etmedi. Günlerden bir gün Harem’den çıktığında gökten bir taş düşüp onu öldürdü. Resulallah Hicr’e uğradığı vakit buyurdu ki: « Mucize istemeyiniz. Muhakkak ki Sâlih’in kavmi mucize istedi de, Allahü Teâlâ onlara deve gönderdi.Deve bu yoldan suya gider, su taraftan giderdi. Sonra onlar, Rablerinin emrinden (hak sözden) dönüp haddi aştılar. Allah’ın hareminde olan bir kişi dışında (ve imân edenler müstesna) Semûd kavminden herkesi helâk eden bir sayha onları yakalayıverdi» Bunun kim olduğu sorusuna:« Ebû Rigâl’dir. Harem’den cıktıgında isâbet eden azâb ona da isâbet etti» dedi. Sâlih peygamber bundan sonra imân edenlerle birlikte Mekke veya Sam taraflarına gitti (Elmalıya göre ise Filistin’e gitti) , Remle’de yerleşti. Mekke’de vefat edip Kâbe-i Muazzama yanında defn edildi. Hz. Sâlih’in deve mucizesinden hariç başka mucizeleri şunlardı: -Sâlih peygamberin duası üzerine- meyvesiz ağaçların meyve vermesi, tastan su çıkması ve bir Semûd’lunun Hz. Sâlih’in çadırını yakması üzerine onun yanmaması.



Salih peygambere ait bir türbe:


Vadius selam da Hud peygamberle birlikte olan mezar/ necef: (detaylı fotoğraflar hud peygamberin sayfasında):



Hadisler:

Abdullah ibn Umer (R) ona (yânî Nâfi'e) şöyle haber vermiştir: İnsanlar Rasûlullah'm beraberinde Semûd arazîsi olan el-Hıcr'a inip konakladılar, akabinde oranın kuyusundan su aldılar ve bununla hamur yoğurdular. Rasûlullah (S) onlara, oranın kuyusun­dan aldıkları suyu dökmelerini, o su ile yoğurulan hamuru develere yedirmelerini emretti. Ve yine RasûIullah onlara Salih Peygamber'in dişi devesinin su içmeye gelmekte olduğu kuyudan su almalarını emretti.Buhari,Enbiya:19

ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Salim, babası Abdullah ibn Umer(R)'den şöyle haber verdi: Peygamber (S) el-Hıcr'a uğradı­ğı zaman: "Ağlayıcılar olmanız hâli müstesna, onlara isabet eden mu­sibetin sizlere isabet etmesinden sakınmak için kendi nefislerine zulmetmiş olan kimselerin meskenlerine girmeyiniz" buyurdu. Son­ra kendisi devesinin üzerinde olduğu hâlde ridâsıyle örtündü.Buhari,Enbiya:19